Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI – Önsöz

metal-kaliteli-osmanli-armasi
Merhaba Arkadaşlar,
Hep teknoloji değil, biraz da tarih ve kitap konusu ile ilgilenelim. Yeni başladığım kitaptan bazı bölümleri sizlerin ilgisine sunuyorum.

Önsöz

1789 Fransız ihtilali ile başlayan kısır milliyetçilik anlayışı sebebiyle o devleti homojen (tek cins) olmayan yapısından dolayı tenkid edenlerolmuşsa da, bugün dünya, Osmanlı’da gerçekleşmiş bulunan birçok topluluk ve kültürü bir arada ve âhenk içinde yaşatmanın hasretini duymaktadır. ABD’nin çeşitli milletlerden -Osmanlı benzeri bir üslupla- tek bir millet vücûda getire gayretlerine ilâveten, asırlarca birbiriyle harbetmiş Avrupa devletlerini birleştirerek tek bir Avrupa devleti ortaya çıkarmak istikâmetindeki gayretler de, bu temâyülün zamanımızdaki yeni ve ciddi bir tezâhürüdür.

İşte bu yeni gelişme sebebiyledir ki, aslında bütün gâyeleri Osmanlı’yı vücûda getiren mânevî sermâyeyi yok etmek olan bâzı gazeteler bile, Osmanlı’ya alâkalarını müsbet göstermeye çalışarak halk nezdinde îtibar tazelemeye kendilerini mecbur hissetmektedirler. Bundan birkaç sene evvle yahudîler, Osmanlılar tarafından İspanya katliâmından kurtarılarak İstanbul’a getirilmelerinin 500. yıldönümünü “Osmanlı’ya şükran” hisleri içinde kutlamışlardı. Bu sene de İstanbul fethinin 546. yıldönümü münâsebetiyle Ermeni cemaati dînî hey’eti, Fâtih Câmii e türbesini ziyaret edip duâ ettiler. İşte Osmanlı’daki çok kültürlü topluluklara sağlanan vicdan toleransının günümüze akseden bu ve benzeri tezâhürleri dolayısıyladır ki, gerçekte rûh ve gâyeleri Osmanlı’ya ters birtakım gazeteler de, Osmanlı’nın yıkılamayan îtibârına isteristemez taraftar görünme ihtiyacını hissetmişlerdir. Bunlardan birinin okuyucularına hediye olarak seçtiği eser, Avusturyalı Hammer’in genelde Müslümanlık ve Türklük düşmalığı kokan ve ilmî zihniyettenuzak eseridir. Diğerinin hediye olarak seçtiği Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın eseri ise emsâlleri arasında enmufassal ve en sağlam olanıdır. Ancak merhûmun ömrü Bu eseri tamamlamaya kifâyet etmediğinden, Tanzimat sonrasını birbaşka prof. ünvanlı şahıs, tamamen tarafgir bir sûrette kaleme almıştır.

Zira Bizim bugün içine yuvarlandığımız keşmekeşten kurtulmak için muhtaç olduğumuz ibret ve îkazların zengin bir hazinesi durumunda olan Osmanlı tarihi üzerine büyük bir aşk ve şevkle eğilmek ihtiyacında bulunduğumuz, inkâr olunamaz.

Mehmed Âkif
Târîhi tekerrür diye târif ediyorlar,
Hiç ibret alındaydı tekerrür mü ederdi!..

Şâyet tarihine yüz çeviren, üstelik onu kötüleyen, maddî-mânevî rehberlerini tanımayan, böylece özüne yabancılaşan ve muhteşem bir mîrâsa nankör bir vâris olarak geçmişteki büyük kahramanları hâin, hâinleri de kahraman olarak îlân eden bir nesil yetişirse, istikbâl karanlık ve endişe verici olur. Çünkü mâzîye istinâd etmeyenlerin geleceği hiçbir zaman emniyet altında olmamıştır. Dolayısıyla köklerimiz mâzîye, dallarımız istikbâle uzanmalıdır.

Bu şanlı devletin dört yüzl atlı ile ekilen çekirdeği, ulu bir çınar olmuş, dalları üç kıt’ayı gölgesine almış ve altı asır izzet ve şerefle yaşamış, sonra da ardından birçok yetim devletçik bırakmış ve tarih isimli kabristanda türbe şekline bürünmüştür. Şimdi bize düşen, bu şanlı türbenin lâyık bir türbedârı olmaktır.

Osmanlı pâdişahlarının, zamanın portreleri demek olan minyatürlerinde, sarıkları ucundaki sorgucun bir süpürge maskotu olduğunu acabâ kim bilir? Bununla Harameyniş-Şerîfeyn’in süpürgecisi olduklarını telâkkî ederler ve Harameyn’in süpürgecilerinin maaşlarını, kendi servetleri içinden verirlerdi.

Osmanlı medeniyetinin temelini oluşturan İslâm kültüründen tecrîd için Agop Dilaçar ve benzerlerinin müdâhelesiyle tahrîb edilmiş olan dilimiz, -âdeta- ciddî bir tefekküre imkân vermeyecek bir sûrette kısırlarştırılmıştır. Lisanımızı kurtarmadıkça, başımıza musallat olan binbir çeşit kargaşadan kurtulmamız mümkün değildir. Zira insanlar kelimelerle düşünürler. Mefhumları ve dolayısıyla onları ifâdeye vesîle olan kelimeleri eksiltilmiş ve çarpıtılmış bir “dil” ile derin İslâmî tefekkürün ufuklarına açılmak aslâ mümkün değildir. Bu yapılmadıkça da, hareketlerin temel sâikı olan tefekkür, ortaya çıkmaz ve ciddî bir seviye kazanamaz. Bu yüzdendir ki, biz yazılarımızda tab’ımıza, millî kültür ve millî şuura zıt olan “uydurma dile” asla iltifat ve îtibar etmedik.

Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI
Osman Nûri TOPBAŞ
Erkam Yayınları
22.07.1999 ÜSKÜDAR

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *